Necati Coşkuner, Uluslararası Kriz Grubu’nun raporuna atıfla, Gazze’deki insani durumun artık siyasi değil, insani bir felaket boyutuna ulaştığını belirtti. Coşkuner şöyle konuştu:
“Gazze’de yaşayan 2 milyonu aşkın insan, temel gıda ve sağlık malzemelerine ulaşamıyor. Günlük kalori ihtiyacının çok altında bir yaşam süren çocuklar ve yaşlılar yavaş bir tükenmişliğe itilmiş durumda. Bu tablo sadece bir savaşın sonucu değil; açık bir cezalandırma yöntemi. Açlık, burada bir savaş aracı olarak kullanılmaktadır.”

“Madleen, Sadece Yardım Değil, Onur Taşıyordu”

Coşkuner, uluslararası sularda insani yardım taşıyan “Madleen” gemisine yapılan müdahalenin, sadece fiziksel değil, ahlaki sınırların da ihlali olduğunu söyledi:
“Madleen, ilaç ve gıda ile değil, insanlık onuruyla yüklüydü. Bu gemide yer alan gönüllüler, vicdanı temsil ediyordu. Uluslararası hukuk hiçe sayılarak yapılan bu müdahale, hukukun değil, zorbalığın tercih edildiğini göstermektedir. Türkiye olarak burada ses yükseltmek değil, tutarlı adımlar atmak zorundayız.”

“İktidar Söylemle Değil, Eylemle Sınanır”

DEVA Partili Coşkuner, hükümetin Gazze meselesine ilişkin tutumunu da eleştirerek, dış politikadaki çelişkilere dikkat çekti:
“İsrail ile ilişkilerin boyutu sadece sözle değil, ticaretle de ölçülür. Bir yandan sert açıklamalar yapılırken, öte yandan ekonomik iş birlikleri devam ediyor. Bu ikiyüzlülük ne Türkiye’ye ne de Filistin halkına bir fayda sağlar. Hükümetin görevi yalnızca beyanat vermek değil, etkili ve samimi politikalar üretmektir.”

“Ahlaki Duruşun Siyaseti Olmaz”

Açıklamasının sonunda Türkiye’nin tarihsel sorumluluklarına işaret eden Necati Coşkuner, şu çağrıda bulundu:
“İnsanlık, Gazze’de ağır bir sınavdan geçiyor. Bizim duruşumuz ne siyasi rantla ne de konjonktürel hesaplarla şekillenmemeli. DEVA Partisi olarak biz, hukukun, vicdanın ve evrensel insan haklarının yanında olmaya devam edeceğiz. Gazze halkının sesi olmak, her şeyden önce bir insanlık görevidir.”